Hz. Muhammed, her insan gibi, doğup büyümüş
ve zamanı gelince vefat etmiştir. Yaşadığı toplumda
dürüstlüğü ve güvenilirliği ile bilinmiş,
Muhammed’ul-Emin (Güvenilir Muhammed)
lakabıyla tanınmıştır.
Yaşadığı toplumun sorunlarına çözümler üretme
derdindeydi. 20 yaşlarında, toplumdaki
haksızlıklarla mücadele etmek için kurulan
“Erdemliler Topluluğu”na (Hılfu’l-Fudul) katılmış,
güçsüz kimselere yardımcı olmuştur.
“De ki: Ben de ancak sizin gibi bir insanım.
(Ne var ki) bana, ‘İlahınız ancak bir tek ilahtır.’
diye vahyolunuyor. ( Kehf, 110) Âyette, Hz.
Peygamberin beşerî ve Nebevî yönüne vurgu
yapılmıştır. O, sahip olduğu bir takım özellikleriyle
bir insan olmakla birlikte vahiy alması ile de
onlardan farklıdır.
Hz. Muhammed, peygamberliğini ilan ettiğinde
Müşrikler, Kendileri gibi yiyip içen, çarşıda dolaşan
bir kişinin peygamber olmasına hayret ediyorlardı.
Onlar, Peygamber olacak kişinin doğaüstü güçlere
sahip bir varlık, bir melek olması gerektiğini
düşünüyorlardı.
Hz. Muhammed Allah’ın Kulu
35 yaşlarında, Hacerü’l-Esved’in Kâbe’deki
yerine konulmasında kabileler arasında çıkan
anlaşmazlıkta «Güvenilir» kişiliği ile hakemlik
yapmış ve herkesin memnuniyetini kazanmıştı.
Peygamberimiz alçak gönüllü, mütevazi bir
kimseydi. Bir gün huzurunda heyecandan
titreyen bir adama: "Arkadaş titreme!.. Ben
kral değilim, Kureyş’ten kuru ekmek yiyen bir
kadının oğluyum» demiş, o kişiyi rahatlatmıştır.
dinkulturuahlakbilgisi.com